Cuma, Kasım 09, 2012 | By: Unknown

Ve Spartacus Sona Eriyor...

SPARTACUS: War of the Damned

Sıradan bir çiftçi iken önce gladyatör ve sonra ise kaçak bir köle olup yıllarca Roma'ya direnen Spartacus hikayesini anlatan epik dizi final sezonuyla vizyona girmeye hazırlanıyor...

Spartacus adlı Roma'ya karşı ayaklanan ve Roma İmparatorluğuna karşı en uzun süre direnebilen köle ayaklanmasının liderinin hikayesini konu alan Starz kanalı yapımı dizi final sezonuyla ekranlara gelecek. Dizi Andy Whitfield'ın baş rol oynamasıyla başlamıştı. Beklenenden çok daha büyük ilgi gören dizi henüz ilk sezonunun ortasındayken A. Whitfield'ın hastalık haberiyle diziye erken sezon finali yaptırdı. Uzunca bir süre Whitfield'ın iyileşmesini bekleyen Starz, aktörün vefatı üzerine kararsız kaldı ve uzun bir süre sonra yeni bir Spartacus seçerek yoluna devam etme kararı aldı. Bir ön sezon yaparak yeni Spartacus seçilene kadar, Spartacus önceki hikayeyi Spartacus: Gods of the Arena ile devam ettirdi. Sonrasında ise yeni Spartacus olarak Liam McIntyre seçildi. Dizi fanatikleri asla Whitfield'ın yerini tutmayacak deselerde McIntyre epey büyük bir ilgi gördü ve dizi başarılarına arttırarak devam etti. Sıralama olarak 3. (üçüncü) ancak hikayenin akışı olarak 2. (ikinci) sezon olan Spartacus: Vengeance bölüm başına yaklaşık 6 milyon izleyici tarafından izlendi. Tabi ki bu rakamlar ABD üzerinde... Bunun yanı sıra ABD dışında milyonlarca izleyici tarafından takip edildi. Rekor sayıda ülke televizyonu tarafından satın alınan dizi 100'den fazla dile çevrilerek farklı ülkelerde yayın yaptı. Ülkemizde ise Cnbc-e ve Star televizyonları diziyi altyazı ve dublaj seçeneğiyle izletti...

Starz'ın sevilen dönem dizisi Spartacus'ta destansı yolculuğun son bölümü yaklaşmaya başladı. Geçtiğimiz yaz döneminin Haziran ayı başlarında serinin yaratıcı ismi Steven S. DeKnight ve Starz CEO'su Chris Albrecht tarafından aynı zamanda final sezonu olacağı duyurulan üçüncü sezon 'Spartacus: War of the Damned'ın başlangıç tarihi belli oldu. (Üçüncü sezon denilen bu sezona Gods of the Arena dahil edilmemiştir. Onuda hesaba katarsak 4. sezon olacaktır. Sıralama şu şekilde; 1) Spartacus : Blood and Sand, 2) Spartacus: Gods of the Arena, 3) Spartacus: Vengeance, 4) Spartacus: War of the Damned)

Yayıncı kanal Starz'dan akşam saatlerinde yapılan duyuruya göre, 'Spartacus: War of the Damned'ın ilk bölümü 25 Ocak 2013 Cuma akşamı (9 p.m.) izleyicilerle buluşacak.

Rob Tapert (The Grudge, Xena: Warrior Princess, Hercules: The Legendary Journeys), Steven S. DeKnight (Buffy the Vampire Slayer, Angel), Sam Raimi (Spider-Man, The Evil Dead, Drag Me to Hell, Spy Game) ve Joshua Donen'ın (The Quick and the Dead) uygulayıcı yapımcılığını üstlendikleri sezon 10 bölümden oluşacak.

Liam McIntyre (Spartacus), Manu Bennett (Crixus), Dustin Clare (Gannicus), Dan Feuerriegel (Agron), Cynthia Addai-Robinson (Naevia) ve Ellen Hollman (Saxa) gibi isimleri göreceğimiz etkileyici savaş sahnelerine sahip final sezonu için oyuncu kadrosuna katılan yeni isimleri hatırlayacak olursak: 

* Saygın bir soydan gelen, yakışıklı ve tutkulu biri olarak tanımlanan genç, zeki ve ölümcül becerilere sahip Gaius Julius Caesar rolüyle Todd Lasance (Home and Away), 

* Roma cumhuriyetinin en zengin adamı olan, askeri zaferler peşinde koşan Marcus Licinius Crassus rolüyle Simon Merrells (The Wolfman), 

* Spartacus'un büyüyen köle isyanının kendisinin ve en yakınında bulunan kişilerin yaşamlarını etkilemeye başladığı, Roma'nın yüksek rütbeli ve güçlü kişilerinden birinin seçkin ve varlıklı karısı Laeta karakteriyle Anna Hutchison (The Cabin in the Woods), 

* Marcus Crassus'a derin duygularla bağlı olan sadık köle Kore karakteriyle Avustralyalı aktris Jenna Lind (Underbelly II), 

* Ve Romalıların zulmünden kurtarılmış, artık özgür olan genç ve güzel bir köle Sibyl karakteriyle Yeni Zelanda doğumlu genç oyuncu Gwendoline Taylor (Go Girls, Blue Mermaid) gibi isimler üçüncü sezon oyuncu kadrosuna katılan isimler arasında yer almaktalar.

Geride bıraktığımız sezon (Spartacus: Vengeance) izlenme oranlarında bölüm başına ortalama 6 milyonun üzerinde izleyici kitlesi yakalamayı başaran serinin final sezonunun büyük ilgi görmesi bekleniyor.


SPARTACUS: WAR OF THE DAMNED FRAGMANI
Cuma, Ekim 26, 2012 | By: Unknown

Kablosuz Ağlar İnsana Zarar Verir mi?





Kablosuz ağlar cep telefonlarıyla başladı, Wi-Fi olarak da bilinen kablosuz şebekelerle devam ediyor… Pek çok kişi çoğunlukla bilimsel veriye dayanmadan bu sistemlerin sağlığa zarar verdiğini iddia ediyor. Hatta İngiltere gibi bazı ülkelerde sıhhi kaygılardan ötürü kablosuz şebekelerin ilk ve ortaöğretim kurumlarında kısıtlanması talep ediliyor. Peki hemen tüm dünyada süregiden bu tartışmalarda yanlış ve doğrular neler? Kablosuz internet ağları gerçekten tamamen zararsız mı? Buyrun soru ve yanıtlara:
Wi-fi (kablosuz bağlantı) ne anlama gelir?
Wi-fi, İngilizce’de Wireless Fidelity, kelimelerinin kısaltılmışıdır ve kablo olmadan radyo dalgalarıyla veri transferi sağlayan bir dizi iletişim standardına verilen addır. Bu standartlara uyumlu cihazlar (bilgisayar, cep telefonu, PDA) genişbant hızında internete kablosuz olarak bağlanabilir.
Nasıl çalışır?
Kablosuz veri alış verişi için belirli bir frekansta radyo dalgaları kullanır ki bu genişbant internet bağlantısı için 2.4 GHz’dir. Bu frekans mikrodalga fırınların, telsiz ev telefonlarının ve Bluetooth cihazlarının çalıştığı frekanstır. Kablosuz bağlantıda veriyi taşıyan radyo dalgaları non-ionising (iyonize etmeyen) şeklinde nitelendirilen bir tür yayılımdır (radyasyon). Bu yayılım türü aynı zamanda mikrodalga, kızılötesi ışık, mobil telefon ve görünür ışıktaki yayılım türüdür. X-ışınları gibi iyonize edici (ionising) yayılım (radyasyon) ise biyolojik dokulara zarar verebilir, hücrelerde DNA tahribatına yol açabilir. Kablosuz ağlarda kullanılan iyonize edici olmayan (non-ionising) radyasyon, atomları iyonize etmeye yetecek kadar enerji taşımazlar ve yüksek dozlarda maruz kalındığında dahi sadece atomları hızlandırıp ısınmaya yol açarlar. Mikrodalga fırınlar gıdaları işte bu şekilde ısıtır; yani yüksek oranda iyonize etmeyen radyasyon yollayarak gıda atomlarını hızlandırır ve ısınmalarını sağlar. Tipik bir mikrodalga fırının içindeki gıdaya yolladığı radyasyon, bir wi-fi ağındaki radyasyon yoğunluğunun yaklaşık 100,000 katıdır.
Wi-fi güvenliği konusunda ne gibi kaygılar var?
Bazı bilimadamları, düşük miktarda iyonize etmeyici radyasyonun bile kromozomlarda tahribata yol açabileceğini savunuyor. Ancak şu ana dek bunu doğrulayan herhangi bir bilimsel kanıt bulunamamış durumda.
Düşük düzeylerdeki radyasyonun atomları hareketlendirmenin ötesinde etkilerde bulunduğu, ısısal olmayan etkileşime neden olduğu konusunda spekülasyonlar var. Ancak bunun olası olduğunu ispatlayan bir bilimsel kanıt da bugüne dek elde edilebilmiş değil.
Kafatasları daha ince olduğu gerekçesiyle küçük çocukların cep telefonu kullanmamaları gerektiği iddiaları, ve dünyada bazı resmi kurumların bunu desteklemesi, wi-fi ağlar için de sağlık sorularının doğmasına yol açtı. İngiliz Sağlık Koruma Dairesi, wi-fi ağının bulunduğu bir alanda (ev, ofis, kafe, otel, havalimanı vs.) tam bir yıl boyunca oturan birinin maruz kalacağı toplam radyasyon, cep telefonuyla yapılan 20 dakikalık bir görüşme esnasında maruz kalınana eşit.
O zaman kablosuz (wi-fi) ağın yüzde 100 zararsız olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bilimadamları, kablosuz bağlantının zararlı olduğuna ilişkin hiç bir kanıt olmaması durumu ile, bir şeyin yüzde 100 zararsız olduğunu söyleyebilme arasında fark olduğunu hatırlatıyor. Kablosuz bağlantının sağlığa zararlı olmadığını kanıtlamak için daha uzun ve detaylı incelemeye tabi tutulmasını isteyenler elbette bulunuyor. Ancak aynı bilimadamları ‘negatif’ olanı kanıtlamanın imkansızlığını da vurguluyor. Yani kablosuz ağın insan üzerinde sıfır etkiye sahip olduğunu kanıtlanmanın yolu yok. Ama başta dediğimiz gibi zararı olduğu da henüz kanıtlanabilmiş değil.
Tedbiri abartıp kablosuz ağ kullanmayı bırakmalı mıyız?
Dünya Sağlık Örgütü, düşük radyasyonlu (örn. genişbant internet) kablosuz ağlara uzun süre maruz kalmanın riskli olmadığını resmen açıklamış durumda. Ancak yine de küçük çocukların dizüstü bilgisayarlarını ‘diz üstünde’ değil masaya koyarak kullanmaları tavsiye ediliyor.
Salı, Eylül 25, 2012 | By: Unknown

Ölmeden Önce Okunması Gereken Kitaplar - 2 (Trainspotting)

Mutlaka okunması gereken kitaplar diye bir seri yayınlamaya başlamıştım. Bu kitaplar bir siteden edindiğim ve okuduğum okunması gereken kitaplar listesinden alıntıdır. Ben genel anlamda değerlendirmelerini beğendiğim için burada sizlerle paylaşmaya başladım. Orada okuduğum kitapları burada paylaşmak istedim. Okumadıklarımı da okuyup beğenirsem listeye eklemeye devam edeceğim.

Bu kez tanıttığım kitap Irvine WELSH'in kitabı Trainspotting!

Trainspotting, dibe vurmaktan çekinmeyenlerin öyküsü. Kısa ve hayal kırıklıklarıyla dolu hayatların baştan kabulü… Trainspotting, şimdi ve her zaman, bir iş-bir eş-bir yuva masallarıyla doymaktansa hayatın gerçekleriyle aç kalmayı seçenlerin gün sonu özeti.


Resident Evil: Retribution (2012 - Milla JOVOVICH/ Sienna GUILLORY/ Michelle RODRIGUEZ)

Resident Evil ya da Türkiye'de çevrilen adıyla Ölümcül Deney seyrettiğim en güzel uyarlama film!
2002 yılında serinin ilk filmi gösterime girdiğinde nasıl bir film diyerek, oyununu hiç oynamamış ve dolayısıyla konusunu hiç bilmeden izlediğim filme hayran kalmam 100 dakikamı aldı :) Baştan sona merak uyandıran filmi daha sonra defalarca kez izledim. 

Film tahmin edilenden de çok tutuldu ve başarısı devam filmleriyle, fan klüpleriyle ve bir çok fan filmi ile devam etti...

Çarşamba, Eylül 12, 2012 | By: Unknown

Ölmeden Önce Okunması Gereken Kitaplar

Kitap okuma toplumumuzun alışkanlıkları arasında yeterli olmayanların başında geliyor. Her şeyi yapmayı bilen toplumumuz nedense kitap okumak da biraz çekingen davranıyor. Üniversite bitirip eline ders kitabı dışında kitap almamış tanıdıklarım var. Bu üzücü bir şey elbette ki! Bu nedenle insanların okuyunca hoşlarına gidecek kitaplardan bir seri paylaşayım dedim. Bu kitaplardan kaç tane paylaşırım bilmiyorum ama etiketlerden takip edilebilir. (Okunması Gereken Kitaplar Etiketi)

İnsan hayatında okumak güzel bir eylem olarak yer alıyor. Bunu okumayı öğrendiğimiz andan itibaren uygulayabiliriz. Önce kocaman puntolarla yazılmış bol resimli hikaye kitapları ilgimizi çeker. Aslında hikaye çok basittir ufaktır ama etkisi ve görselliği, çocuk zihniyle buluştuğu anda büyük bir dünyaya dönüşür. Çocuk o dünya içinde hayaller kurar, zora düşen hikaye kahramanını kurtarmaya çalışırız. Basit ama güzel hikayelerdir unutulmaz olurlar. Okuduğum yüzlerce kitabın bir çoğunu unutmuşumdur aslında ama çocukken okuduğum Alık ile Balık ve daha bir çok hikayeyi aynen hatırlıyorum.

Büyüdükçe hayal dünyası gelişir, okuma alışkanlığı gelişir ve ilk başlarda dev bir yapı olan romanlar okunmaya başlanır. İlk okuduğum roman olan Simyacı'yı da unutamıyorum mesela. 

Ama bazı eserler vardır onların unutulması zaten imkansızdır. Bir çoğu filme çevrilmiştir. Bunların bir kısmı da kitabın verdiği lezzete yaklaşmıştır. Ancak büyük kısmı o müthiş lezzete yaklaşamamıştır bile.

Bundan sonra düzenli olarak paylaşacağım kitaplardan ilki tabi ki benim favorim Yüzüklerin Efendisi serisi...


Perşembe, Eylül 06, 2012 | By: Unknown

Ekonomimiz

Ekonomi eğitim kökenli biri olarak hiç bu konuda yazı yazmadığımı fark ettim. Eğitimini İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde yapmış biri olarak ekonominin insan yaşamına, ticaretin başladığı ilk zamandan bu yana yaptığı etkileri açıkça görebiliyorum. Elbette insanın yaşam sürecine her şey etki edecektir. Ancak ekonomi sosyal yaşamı dahi çok fazla etkileyen statüleri belirleyen, ülkelerin yıkılmasına sebep olan, savaşlara, yıkımlara, rejim değişikliklerine, ihtilallere, sömürgeleşmeye ...vs daha bir çok şeye neden olmaktadır.

Çok bilinen bir kavramdır "Homo Economicus". Bu demektir ki insan ekonomik hayatında kendisine en çok faydayı sağlayacak bileşimi tercih eder. Yani bir kişi para harcarken bunu kendisine maksimum faydayı sağlayacak şekilde davranır. Peki bu insanlar için ne kadar doğru? Birey için kolay bir süreçtir. Çalışırsın, parayı kazanırsın ve harcarsın! Bu kadar basittir. Ay sonunda alırsın eline kalem-kağıt ve başlarsın kazandığın parayı nerelere harcadığını en fazla 10-20 TL'lik oynama ile hesabını tamamlarsın...

İş makro göstergelere geldiğinde ise süreç biraz daha karışıktır. Çünkü artık hesaplama yapılırken bir kişi veya bir ailenin ekonomik verileri değil milyonlarca insanı hesaba katan bir değerlendirmedir ve bir kalem hatası bile binlerce, milyonlarca TL'lik hataya yol açabilir.

Türkiye'nin diğer ülkelerle kıyaslamalarının yer aldığı bir yazı yazmış ünlü ekonomist Mahfi Eğilmez. Kendi blogundan yayınladığı yazıyı sizlerle paylaşmak istedim bu arada ekonomik verilere nerelerden ulaşacağını bilmeyenler için yazının sonuna bir link zinciri ekleyeceğim. (NOT: Mahfi Eğilmez, blogunda yazılarını kaynak vererek yayınlayabileceğimizi belirtmiş buna dayanarak yazıyı burada paylaşıyorum.)

Perşembe, Ağustos 23, 2012 | By: Unknown

Bu Oyunlarla Büyüdük...



Günümüz teknolojisi akıl almaz bir hızla ilerlemeye devam ediyor.
Geçtiğimiz yüz yılda yaşanan toplam gelişme son 10 yıllık gelişmenin yakınından bile geçemez herhalde.
Şöyle bir düşünün, 10 yılda ne kadar çok yeni teknoloji ile tanıştık. Bilgisayarların ve iletişim sektörünün gelişmesi bilgi paylaşımını ve teknolojideki ilerlemeyi sağladı diye düşünüyorum. Tarihi gelişim içerisinde icat edilen bir aletin başka bir devlet tarafından kullanılması aylar, yıllar sürerken artık dünyanın bir ucunda bulunan bir icat 10-15 gün içinde dünyanın her yerinde bulunur hale geliyor.

Peki çocukluğumuzda oynadığımız oyunlar için ne denilebilir.
Nedense bu anlamda nostalji çok hoşuma gidiyor. Çocukluk yıllarımı hatırlıyorum ve bugünün çocukları için çok ama çok üzülüyorum. Benim çocukluğum 90'lı yıllarda geçti ve bence gerçek anlamda eğlenerek, çocuk gibi büyüyen son nesil bizim neslimizdi. Bizler atari, tetris gibi dönemin yüksek teknolojileri ile oyunlar oynasak da sokak oyunlarının, tadını verebilecek bir oyunun halen var olmadığı kanısındayım. Şimdi ise artık bilgisayar başından kalkmayan ( sadece oyun oynayanları kastediyorum, yoksa bilgiye ulaşma amaçlı bilgisayar kullanımı elbette güzel bir şey) çocuklar, geleceğin asosyal toplumunun temelini atabilir. 


Bilgisayar ülkemize 70'li yılların sonunda ve hatta gerçek anlamda 80'li yıllarda girdi. Tabi ki 64kb'lık PC'ler nasıl bir bilgisayar deneyimi sundu bilemiyorum. İnternetin hayatımıza girmesi biraz daha uzun bir süreç oldu. Benim çocukluğumda atari ile başlayan oyun oynama süreci elbette pc ile devam etti. Artık günümüzde PES (Pro Evolution Soccer), FIFA gibi seriler görüntü kalitesi üst düzey, yapay zekası çok iyi işleyen oyunlar çıkarsa da gerçekten FIFA 99, Tsubasa, Pele's Soccer gibi oyunların verdiği o zevki veriyor mu bilemiyorum...

 Şimdi paylaşacaklarım bizleri yıllar yıllar öncesine götürecek...


Perşembe, Ağustos 16, 2012 | By: Unknown

İstanbul Alınamayabilirdi!


Şüphesiz İstanbul'un fethi tarihimizin en önemli olaylarından birisi... Gerek Fatih Sultan Mehmet'in gerekse o dönemde yarattığı bir çok kahramanın üst düzey çabaları, akıl oyunları, dönemin kullanılan yeni teknolojileri ve tabi akıllardan çıkmayan "gemileri karadan yürütme fikri"... Bunların tamamı şu an konuşulmuyor ya da farklı şekillerde gelişiyor olabilirdi... Bu iddia ünlü tarihçi Murat Bardakçı'ya ait. Habertürk gazetesinde çıkan 16.08.2012 tarihli yazısında değindiği bu konu dikkatimi çekti bende paylaşmak istedim... Ya İstanbul alınmamış olsaydı?





Bu nikâh kıyılsaydı İstanbul büyük ihtimalle asla fethedilemeyecekti!



Pazartesi, Ağustos 13, 2012 | By: Unknown

Android Tabletler İçin 3G Modem Ayarları

Bu blogda kendi işime yarayan şeyleri yazacağımı hep söylemiştim...

İnternet dünyasında sıklıkla gördüğüm sıkıntılardan, kendiminde yaşadığı bir sıkıntı olan Android Tablet Pc'ler için 3G modem ayarları nasıl yapılır cevabını vermeye çalışacağım...

Umarım işinize yarar...




TURKCELL
1) Öncelikle Turkcell VINN modemi bir bilgisayara bağlayarak şifresini kaldırınız. (Ayarlar bölümündeki PIN işlemlerinden)

2) USB aparatı ile Turkcell VINN’ı bağlayınız.

3) Ayarlar bölümünden Kablosuz Ağlar’a giriniz. Kablosuz ağ açık ise kablosuz ağı kapalı hale getiriniz. 

4) Mobil Ağlar’a tıklayınız, Erişim Noktası Adları’na tıklayınız.

5) Ekran boş ise, menü tuşuna basınız. Yeni APN işlemi yapınız.

6) Erişim Noktası Düzenleme ekranına "Turkcell" giriniz.

7) APN bölümüne "MGB" yazınız
8) MCC bölümüne "286" yazınız
9) MNC bölümüne "01" yazınız
10 APN Türü bölümüne "default,Supl" yazınız

11) Menü tuşuna basarak kaydediniz.

AVEA
1) Öncelikle Avea JET modemi bir bilgisayara bağlayarak şifresini kaldırınız. (Ayarlar bölümündeki PIN işlemlerinden)

2) USB aparatı ile Avea JET’i bağlayınız.

3) Ayarlar bölümünden Kablosuz Ağlar’a giriniz. Kablosuz ağ açık ise kablosuz ağı kapalı hale getiriniz. 

4) Mobil Ağlar’a tıklayınız, Erişim Noktası Adları’na tıklayınız.

5) Erişim Noktası Düzenleme ekranında en üstte Ad bölümüne "avea" yazınız

6) APN bölümüne Avea JET için "internet" yazınız.

7) MCC bölümüne "286" yazınız
8) MNC bölümüne "03" yazınız
9) APN Türü bölümüne "default,Supl" yazınız

10) Menü tuşuna basarak kaydediniz.

VODAFONE
1) Öncelikle Vodafone modemi bir bilgisayara bağlayarak şifresini kaldırınız. (Ayarlar bölümündeki PIN işlemlerinden)

2) USB aparatı ile Vodafone modem’i bağlayınız.

3) Ayarlar bölümünden Kablosuz Ağlar’a giriniz. Kablosuz ağ açık ise kablosuz ağı kapalı hale getiriniz. 

4) Mobil Ağlar’a tıklayınız, Erişim Noktası Adları’na tıklayınız.

5) Erişim Noktası Düzenleme ekranında en üstte Ad bölümüne "Vodafone TR" yazınız

6) APN bölümüne Vodafone modem için "internet" yazınız.

7) Kullanıcı Adı bölümüne "vodafone" yazınız.
8) Şifre bölümüne "internet" yazınız.

9) MCC bölümüne "286" yazınız
10) MNC bölümüne "02" yazınız
11 APN Türü bölümüne "default,Supl" yazınız

12) Menü tuşuna basarak kaydediniz.

Bu Blogda Ara